30 Eylül 2009 Çarşamba

Kelime Cepleri Olmalı İnsanın Gömleklerinde!

Keşke kelime cepleri olsa insanın gömleklerinde .
Tam ne söyleyeceğini bilemediği anda elini cebine atsa ve bir avuç kelime çıkarıp havaya savursa. Ve havaya savrulan o kelimeler bi şekilde havada anlamlı hale gelip senin sesin olsa..
Tam olması gerektiği kadar ve sadece olması gereken anlamda.
Bir harf, bir noktalama işareti bile fazla değil.
Sadece yeterince.

İşe mi girmek istiyorsun, yönetim sistemlerimize entegre etmeye çalıştığımız (başardığımız değil, kimse aksini iddia etmesin. çalıştığımız) ve kültürel dönüşümü geçekleştirilmemiş ithal metodlarla canını sıkan insan kaynakları departmanının uzmanına bi avuç kelime. Hoop. İştesin. Hatta yönetim kurulu toplantısında..

Yada sevgilinden mi ayrılmak istiyorsun. Bi avuç kelime daha. Gelsin Çelik. Gitsin sevgili. Güle güle yavrum güle güle!!!

Madem benim keşkem, dur bi deneyeyim. Gömleğimi bulmam lazım bi saniye. Tamam. Kelimelerimi alıyorum. Havadalar. "Kelime cepleri olmalı insanın gömleklerinde" diye yazıyor havada ama birşeyler ters ve saçma gidiyor sanırım(buraya kadar herşey normalmiş gibi:)
Tanrım bu benim değil senin iç sesin:)

28 Eylül 2009 Pazartesi

Alın Verin Ekonomiye Can Verin!!

Son zamanlarda izlediğim en trajik-komik reklam.Krizin reçetesi bu kadar basit yazılamazdı, anlatılamazdı sanırım.
Alın-verin, ekonomiye can verin.


Sana da komik gelmiyor mu? Sanki çok sağlıklı çalışan sistemler üstü bi sistemimiz varmış da (ekonomi,hukuk eğitim,sağlık vs) ve reklam filmiyle tüketici güven endeksini arttırarak yastık altındaki parayı çıkarttırarak krizden kurtuluverecekmişiz... hikayesi....


Herşey ama heşey tamam ve eksiksiz.. Bir tek senin yastık altındaki paran noksan sistemde... (belkide geçekten noksan veya yok o yastığın altında para ama reklam filminin etkili olacağını düşünen ortak akıl sanırım bunu sana sormayı unuttu)


İşin trajik kısmıda burası.Pozitif etki yapacağına inanıp fikri geliştiren danışmanlar (ki emin ol birilerine pozitif etki yapıyordur bu proje), Hükümet, Devlet kurumlarında çalışan memurlar, inandırıcı olur diye tv lerden halkın tanıdığı odun gibi rol yapan meşhur gönüllü ekonomi aktörleri vs nin elinden gelen bu.. Cidden sana trajik gelmiyormu bu ortak akıl ve ortaya çıkan ürünü..


Sanki bundan daha iyi ve kaliteli reklamlar ve çözüm önerilerine ve ortak akla ihtiyacımız varmış gibi geliyor!!!!diyerek bi sakız, bi ekmek, bi simit ve bir oyuncak almaya gidiyorum:((((

Algıda Seçicilik ve Meslekler ve Son

Şu mesleksel algıda seçicilik.Yemeğimden keyif almamı engelleyen. Bugünkü öğle yemeğinde bir inşaat mühendisi arkadaşımla birlikteyken aklıma takıldı yine (Yok bu sefer ki oldukça iştahlı ve keyifliydi) Bu yüzden yazım mimarlarla ilgili!!!!!! Alakasız mı?Evet.Keyfi mi? Evet..
Öncelikle ve kesinlikle çok zarif ve kibar bir meslek ismi.


-ne iş yapıyorsunuz
-mimarım.,
zarif ve kibar.


Sonraysa yaptıkları meslek yüzünden hayatı görüş açıları.


Gündelik koşuşturmacanın içinde boğuluyorken, bir yerden bir yere giderken özellikle geçtiğim yerledeki detayları o kadar çok atlamışlığım oluyor ki bu bina burada mıydı, bu işyeri ne zaman açıldı, bu ağacı kim kesti, bu sokağada mı otopark mafyası bakıyor, burası neresi:) gibi sorular sormak zorunda kalıyorum kendime sonra.Ki iş gereği çok sık şehir dışına çıktığımı da hesaba katarsak her gelişimde geceleri uzun uzun dolaşmak zorunda kalmam cabası ve çabası oluyor.Değişimi algılamak ve farketmek için.Oysa onların istemdışı bunları atlayamadığını düşünürüm hep. Gündelik telaşları ne olursa olsun çevreyi de bu telaşın içinde tutmak zorundalar..


Hayat onları benden daha çok zorluyor olmalı!!!!


Ve kötü bi his..:Bunca detayı istemdışı izlemek zorundalarken bu zorundalığa plansız şehirleşme, uyumsuz bina renkleri, ölçüsüz binaların eklenmesi..
Bilmem..Bu uyumsuzluk rahatsız edici olmalı.. Bazen üzücü.


Ve fakat bu uyumsuzlukların; varlıklarıyla onların hayalgüçlerini zorlamaya yardımcı olduğunu ve "acaba daha iyi nasıl olurdu"yu düşünmeye zorladığını ve (bi cümlenin bi paragaf kadar uzun olmasının sıkıcılığı bi yana) bu yüzdende daha hayalperest olmalarını sağladıklarına dair de güçlü bi inancım var.
Ne kadar doğru? Emin değilim!

Algıda Seçicilik ve Bir Akşam Yemeği

Dün gece bir akadaşımla yemeğe çıktık. Daha doğrusu gün içinde birlikte olduğumuz zaman çok uzun sürdüğü için karınlarımızın acıktığı saate denk gelen kısmını restaurantta geçirmeye karar verdik.Kendisi bir yemek fabikasında yönetici.

Restauranttan içeri girip masaya oturur oturmaz başladı eleştirilerini saymaya. Şu masada yokmuş, şu şurda olmalıymış vs.




Çorbanın tuzunun çokluğundan, etin tam terbiye edilmemiş olmasına, pilavın biraz soğuk olmasından, soğanların tam pişmemesine kadar o kadar çok detay anlattı ki (evet hepsini aklımda tutmadım) kendimi yemek yarışma progamlarından birindeymiş gibi hissettim.

Ki seçiciliğimden dolayı yemekle aram çok olmamasına rağmen ve ama; ben bile! yemeği beğenmişken yaptı bunu...

Yemekleri tadış şekli ve herşeye bi kusur bulması o kadar sinir bozucu ve rahatsız ediciydi ki içimden "sus be kadın,ye işte yemeğini" demek geçti!!

Ama sonra.....

Ama sonra işini ne kadar ciddiyetle yaptığını ve işine olan tutkusunun yaşamını ne kadar şekillendirdiğini farkettim.

Duygusal olarak çok rahatsız hissediyordum kendimi ama gerçeklik olarak bu tutkuya bir o kadar da saygı duymam gerektiğini farkediyordum.

Yemeğe sonuç: Duygularının farkında ol ama gerçeklerle karıştırma!
Kendime sonuç:Yine de yemek tutkulu iş yapanlarla yemeğe çıkma:))

Sabah Sabah!


Fırınımda sabahtır bir türlü yerini bulamadığım ve kendimi teselli etmek için iş bilmez mühendislerin fazladan koyduklarına inanmak (koyduklarını düşünmek? inanmak? yok yok inanmak) istediğim 2 civatam var: ve bazen (her zaman değil amaa!!) bu şekilde parçacıklar arttırmayı başarabiliyorum!!!!!!

(kendime not:evde bir yedek parça odası oluştur!!!)
Bu arada dileyen olursa ve benim gibi makine-elektrik-elektronik-yadaherneyse mühendisliği okumamış (yanlış bölüm bitirdiğime de inanmaya başlıyorum, 2 civatanın yarattığı yıkıma bakarmısın) Türk mucitlerin fazla parçalarıyla değiş tokuşa da hazırım.

Giderek görünmez bir makine ye doğru gidiyorum ya hayırlısı.
Kendime Sonuç; galiba acil olarak benim evi sigortalatmam lazım.!!

15 Saniyelik Bir Hayal Kırıklığı



Sireni çalan, lambaları yanık bir ambulans. Hastahaneye 1 km uzaklıktaki bir benzinlikte. Belli ki yakıt almış. Öyle apar topar çıkıyor ki hastahane yoluna. Kaza oluyor. Hepsi 15 saniyelik görüntü. Yolun ortasında kalakalıyorum.
15 saniye.Ben yazıyorum,sen okuyorsun.
Yetişmek için..!!!
Yetişmiş midir? Bilmem? Yetişsin!
Düş olmalı.!! Bilmem.? Lütfen!
Düşler ülkesinde olmalı!
Olsun!
istiyorum!