30 Aralık 2009 Çarşamba

"Yaş"lı Tekirdağlı Amca

Geçen yıl Tekirdağın bir köyünde yabancı olduğumu farkederek bana hoşgeldiniz diyen, halimi hatırımı soran yaşlı amcaya iyiyim siz nasılsınız diye sorduğumda bana;
-Nasıl olalım, evden camiye, camiden kahveye, kahveden eve gidiyorum. Doksan yaşına kadar böyle devam ederse şükür halimize demişti.
İçimden bir insanın kendisine böyle cüretkar bir yaş hedefi koymasına şaşırmış, hatta bu özgüvenli hedefi gerçekçi bulmamıştım.
Kaç yaşındasınız şimdi diye sorduğumda ise
-Seksen yedi demişti.(Şiveyi siz ekleyin artık)
Ha ben o zaman o küstah kritiğimden utanmışmıydım:)?Utanmıştım elbet. Ama bi görseniz 60 yok derdiniz. Nasıl da iyi bakmış kendine. Bazı vücutlar nasılda direniyor zamana. Benimkisi direnenlerden değil .

Geçen yıl Tekirdağın bir köyünde yabancı olduğumu farkederek bana hoşgeldiniz diyen, halimi hatırımı soran ve şimdi kesin 88 yaşına girmiş olan amca!
Vücutlarımız belki eşit şekilde tepki vermiyor olabilirler zamana ama kullandığımız takvimlere göre eşit şekilde arttığını kabul ediyoruz yaşlarımızın. Ve bugün aramızdaki yaş farkı değişmedi eski haline geldi, bunu söyleyip kulağını çınlatmak istedim. 30 Aralık. Ben, bugün doğmuştum demek istedim:)

27 Aralık 2009 Pazar

Ben Şahsen Bizzat Kendim



Bir başkasını kırmamak adına kendini kırmak. Ve bunu seçtikten sonra gelişen olayların kendine olan kırgınlığını dahada arttırması. Sanırım dün gecenin özeti bundan ibaretti. Ve ben, kendi kendime, kendimin gönlünü alabilmek için miskinler gibi evde yatıyorum şu an. Yok küs değiliz konuşuyoruz, güzel bir kahvaltı hazırladım yatakta kendisine.
İnsancıl gerekçelerimi anlattım,
bencil gerekçelerini dinledim,
ihanet konusundhemfikiriz,
kırgınlıkların şiddeti azalmakta,
gerekli derslerin alındığı umuldu
ve birazdan evden çıkarak kahve içmeye gideceğiz:)

20 Aralık 2009 Pazar

Bu bi işaret mi dersin?



Akrep burcu kız arkadaşı yüzünden astrolojiye merak sarmış bir akadaşım var vatana millete hayırlı olsun.. Şu sıralar ayrılar ve ne tuhaftır ki arkadaşım her olaydan bir işaret çıkarma ve bu işaretlerden sinyal alma telaşında. (Astroloji ve fallar yetmiyormuş gibi)
Bizim müziğimiz çalıyor ne tesadüf, beni mi düşünüyor acaba? O şu memlekettendi, bu plakalı aracı görmemiz tesadüf mü? Bu apartmanın kapı numarası 72, onun telide 72 ile bitiyor şeklinde ve daha fazlası inanılmaz yaratıcı örnekler üretebiliyor.
Kendine gel, saçmalıyorsun dediğimdeyse de evet farkındayım istem dışı oluyor diyor.
Bugün bir alışveriş merkezine kendim için bere almaya gittim, ve ne tuhaftır ki sözleşmişcesine o alışveriş merkezinde karşılaştık kendisiyle. Nolurr bu bir işaret olmasın:) Sayesinde bere haricinde ilginç bi şapkada almış oldum çok yakıştı işaretine aldanarak!! Hemde öyle bir aksesuar kullanmadığım halde. Tam yine bir yeni örneğe başlıyordu kiiiii!El sallamaya başladım kendisine.
-Niye el sallıyorsun?
-Bu bi işaret.
-Ne işareti?
-Gitmek zorundayım sona görüşürüz işareti.
-Kinaye mi yapıyorsun?
-Yok gitmek zorundayım sonra görüşürüz işareti yapıyorum:)
-Ha iyi görüşürüz:)
-Görüşürüz:)
Zor günler geçiriyor farkındayım, ama bunun üzerine bir kaç kere konuştuk faydası olmuyor. Çünkü çözüm işaret algılamakta değil, işaret olmakta saklı.

8 Aralık 2009 Salı

Kayıt-sız!

Son zamanlarda haberleri izleyemiyorum. Ve.. Şu anki gündemi takip edememekten değil de, bu isteksizliğin sürekli hale dönüşmesinden korkuyorum!
Ya kayıtsız kalırsam?
Ya artık umursamazsam???

7 Aralık 2009 Pazartesi

Canavarlar!



Kimin hayatını yaşıyorsun sen?
Kendininkini mi?
Öyle mi?
Hep mi?
Dursan baksan şimdi ne kadar kendin kaldın bu hayatta? Kendinde ne kadar sen varsın? Dursan baksan şimdi, kendini ikna ede ede ne kadar yol gittin kendinden? "Olması gereken bu" diye, "Hayatın zaten pek fazla numarası yok" diye? "Zaten daha ne olacaktı?" diye... 


"Burası iyi, güvenli" diye diye diye diye... 

Ne kadar yol gittin kendinden kendine hikayeler anlata anlata? Düşünsene, o hikâyelerle ne kadar çok zaman oyalandın aslında başkasının olan hayatlarda?
Oysa bir gün...
Kendine geri yürüyeceksin. Bu yüzden dikkat et de fazla uzaklara gidip geri dönüş yolunu kaybetmeyesin.

Beyaz çakıllar bırak...
Dikkat et. Bir gün geri dönüş yolu için kendine küçük, beyaz çakıl taşları bırak mümkünse. Çünkü sonra dönüp geriye baktığında kendine geri giden yolu hiç bulamayabilirsin. Yerini yönünü şaşırıp, ormanda çöküp kalmış bir çocuk gibi etrafında çoğalan seslerden korkabilirsin. 
Bir gün, söylüyorum sana, büyük bir sarsıntıyla kendini bir vitrin camında göreceksin.İnsanlar gelip geçecek arkandan, hayat arkada akmaya devam edecek. Sen donakalacaksın. Elinde çantan olacak belki, çantana şaşıracaksın.

Üzerindeki paltoyu kim yapıştırdı sana, bu atkıyı kim sardı boynuna? 
Bu yüze bu çizgileri hangi kayıp zamanlar çizdi? Sen orada mıydın o zaman? "Bütün onlar oldu mu?" diye şaşıp öylece vitrin camında eskidenki bir halini göreceksin.

Kendini ne kadar özlemiş olduğunu düşünüp öylece, arkadan insanlar akarken, yollar geçerken arkandan, içinde çekirdeğin burularak, bir gün, söylüyorum sana, kendine geri dönmekten başka bir çaren kalmadığını göreceksin. 

"Bedeli neyse ne!" diyeceksin, "Kim üzülürse üzülsün!" diyeceksin "Olacaksa olsun bütün ayıplar". İnsan ancak yeniden canlanınca anlar ne kadar cansızlaştığını. Yeniden kıpırdamaya başlayınca damarın anlarsın o ana kadar kendini uyuttuğunu. Yaşamaktan başka ne varsa onları yapıyor olduğunu. "