14 Ocak 2010 Perşembe

Acı Tatlı



Bugün bir arkadaşım, eczaneden ilaç alıp anneannesine götürmemi istedi. Kendisinin işi varmış. Yolumun üzerinde olduğundan kabul edip ondan reçeteyi aldım. Ve sonra ilaçları.
Adresi bulup eve ulaştığımda kapıyı sevimli bir ihtiyar kadın açtı.
-Teyze Keremin bir arkadaşıyım ben, ilacınız varmış onu getirdim dedim,
-Sağol çocuğum buyur geç içeri
-Yok teyzecim geçmiyeyim işim var
-Olurmu öyle şey, buraya kadar zahmet etmişsin, çay yaptım yeni, bi bardak iç öyle git.
-Yok teyze içmeyeyim
-Kahve yapayım
-Yok dokunuyor şu sıralar
-Tatlı yaptım, en azından onun tadına bak bakalım nasıl olmuş diyince bu zaman kaybı çetin pazarlığın daha fazla uzun sürmesine izin vermedim.

İçeri girdiğimde duvardaki saat tıkırtısından başka bir ses olmayan evde, zamanın sanki burda çok yavaş ilerlediğine dair tuhaf bir hisse kapıldım. Neyse ki teyze şangır şungur mutfakta hızlı bir hazırlık telaşına kapıldı ki bu hislerim fazla uzun sürmedi..
Bir bardak çayı içerken yanında getirdiği kalburabastı tatlısından bir tane yedim.
Eski komşuluk ilişkilerinin artık kalmadığından ve ama yinede misafir gelir umuduyla evde sürekli tatlı bulundurduğundan bahsederken o, evin içindeki sessizilik ve yalnızlık kokusunu düşünüyordum ben. Bu koku fazlasıyla hüzünlü oldu benim için. Birde ihtiyar haliyle hizmet ettiği için .
Teşekkür ederek oradan ayıldım. Dünya telaşı yerli yerindeydi, kalabalığın içine girdim.
Babaannemi düşündüm sonra. Aradım ne yapıyorsun diye.
Napiyim tatlı yapacağım diye uğraşıyorum dedi.
İçimden nolur kalburabastı demesin derken
Kalburabastı yapıyorum dedi göğsüme basarcasına. Boğazım düğümlendi.
Geliyorum benden önce hiç kimseye yedirme diyebildim.
Kalbur yüreğimi eledi, ihtiyar kadınlar ondan tatlı yaptılar.

Hiç yorum yok: